ÇERNOBİL
NÜKLEER RAKTÖR KAZASININ TÜRKİYE ÜZERİNDEKİ ETKİLERİNE GENEL
BAKIŞ
Ukrayna'nın
Kiev kenti yakınlarındaki Çernobil Nükleer Güç Reaktörünün 4.ünitesinde
26 Nisan 1986 günü erken saatlerde meydana gelen nükleer kaza
sonrasında atmosfere büyük miktarda fisyon ürünleri salındığı
30 Nisan 1986 günü tüm dünya tarafından öğrenildi. Kazadan kaynaklanan
radyoaktif salınım, 28 Nisan tarihinde kuzey-batı yönünde esen
rüzgarlarla İskandinavya'nın güney ve orta bölgelerine yönelmişti.
3 Mayıs Cumartesi günü bulaşmış (kontamine) hava kütlesi Avrupa'nın
büyük bir kısmı ile birlikte Bulgaristan ve Yunanistan üzerinden
Trakya'yı etkisi altına aldı. İkinci bir salınımla Çernobil'den
doğuya sürüklenen bulaşmış hava kütlesi 7-9 Mayıs tarihlerinde
Kırım Yarımadası'nın kuzeyinden Karadeniz üzerinden geçerek
Türkiye'nin kuzey-doğu kıyılarına ulaştı.
Radyoaktif bulutun yaptığı
hareket mevcut atmosferik koşullardan ve hakim rüzgar yönlerinden
kaynaklanmaktaydı. Bu nedenle, radyoaktif etki homojen bir
dağılım göstermemekteydi. Bu durum şimdiye kadar meydana gelmiş
en büyük nükleer reaktör kazasından büyük bir şans eseri Türkiye'nin
büyük bir kısmının etkilenmeden çıkmasını sağladı. Ancak,
tüm dünyada ekonomik, sosyal ve siyasal sorunlar yaratan etkileri
kazanın üzerinden geçen yıllara rağmen halen süregelmektedir.
Bulutun geçtiği sırada
etkisi altındaki ülkelerde yağış olması durumu o ülkenin radyoaktif
bulaşmaya maruz kalmasındaki en önemli nedeni teşkil etmektedir.
Bundan dolayıdır ki Türkiye, bulutun üzerinde seyrettiği tarihlerde
Trakya ve Doğu Karadeniz bölgelerinde yağış alan yerlerde,
özellikle Karadeniz Bölgesinin fındık, tütün ve çay üretimi
yapılan bir kısım alanlarında yağış alması sebebiyle Çernobil
reaktöründen kaynaklanan radyoaktivitenin etkisini ağırlıklı
olarak hissetti. Dolayısıyla radyasyon etkilerinin hafifletilmesine
yönelik önlemler de Trakya ve Karadeniz bölgelerinin bazı
kısımlarına yönelik olarak alındı. Radyoaktif bulutun geşiş
döneminde Trakya'da çok kısa yarı ömürlü I-131 radyoizotopuna
karşı, etkilenen bölgelerde, meradaki hayvanların radyoaktif
yağıştan etkilenmiş otları yemesini önlemek üzere ahırlarda
tutularak bulaşmamış kuru ve suni yem ile beslenmesi; bulaşmış
bir kısım sütün (Edirne ve yöresinde) toplatılarak beyaz peynir
yapılması gibi bir dizi önlemle müdahale edildi. Radyoaktif
iyota göre fiziksel yarı ömrü çok daha uzun olan radyoaktif
sezyum ile, özellikle Karadeniz Bölgesinin en önemli tarım
ürünü çayda mücadele edildi. Türk insanının büyük bir kısmının
vazgeçilmez alışkanlığı olan çay, kontrol edilerek sağlığa
zararlı olmamakla beraber spekülatif yorumlara yol açmaması
için büyük bir ekonomik kayıp göze alınarak, 58.000 ton çayın
imhası ile sonuçlanan bu denetim programı sonucunda radyoaktif
bulaşmanın etkilerinin giderilmesine yönelik başarı sağlandı.
Doğu Karadeniz Bölgesinin
diğer iki önemli ürünü olan fındık ve tütün ise Türkiye'nin
bu iki tarım ürünü bakımından dünya rekoltesine önemli katkı
sağlaması sebebiyle hiçbir zorlukla karşılaşılmadan, tütün
başta ABD olmak üzere, ithalatda değişik limitler uygulayan
ülkelere, aktivitelerine göre tasnif edilerek ihraç edildi.
Diğer Avrupa ülkeleri
arasında kazanın etkisi en az düzeyde hisssedilen Türkiye'de
çay dahil akla gelebilecek tüm tarım ürünleri ile ithal edilen
gıda maddeleri ve hayvan yemleri ile solunum yada sindirim
yolu ile Türk insanına ek risk getirecek tüm maddeler radyoaktif
bulaşma yönünden titizlikle denetlendi ve denetlenmeye devam
edilmektedir.
Meydana gelebilecek bir
nükleer kazanın etkilerinin sınır tanımazlığı Çernobil kazası
ile açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. 1000-1500 metre yükseklikteki
hava dinamiğine göre hareket eden radyoaktif bulutun atmosfer
hareketlerine bağlı olarak serbest dolaşımını engelleyebilecek
herhangi bir mekanizma mevcut değildir. Ancak alınacak bir
dizi önlem ile radyasyon etkilerinin hafifletilebilmesi mümkündür.
Bu ise bir nükleer kaza durumunda ortak mücadele verebileek
ilgili kuruluşların etkin koordinasyonu ile sağlanabilir.
Böyle bir kaza durumunda halkın sağduyu ile davranarak mevcut
durumun ciddiyetinin haffifletilebilmesi için işbirliğini
desteklemeleri ve spekülasyonlara değer vermemeleri beklenir.
Çernobil Nükleer Kazasının ardından geçen 10 yıl dünyanın
birçok ülkesinde olduğu gibi Türkiye'ye de benzeri tehlike
durumlarına yönelik tavır almada çok şey öğretmiştir.
Çernobil kazası sonucunda
radyoaktif kirlenmeden dolayı insanlar, radyoaktif bulutun
geçişi esnasında buluttan ve yerden dış ışınlamaya, solunum
ve sindirim yolu ile de iç ışınlamaya maruz kaldılar. Çernobil
kazasından kaynaklanan radyoaktif bulutun atmosferde taşınmasının
10 günlük bir süreyi kapsaması ve bu süre zarfında bulut konsantrasyonun
oldukça seyrelmesi ayrıca hareketinin atmosferin üst tabakalarından
taşınması gözönüne alındığında Türkiye'yi diğer Avrupa ülkelerine
göre daha az etkilediği anlaşılmaktadır. Bu sebeple Türk toplumunun
Çernobil kazası sebebiyle maruz kaldığı etki Türk insanının
yaşadığı bölge dolayısıyla maruz kaldığı doğal radyasyon etkisine
kıyasla önemsiz olarak nitelendirilebilir.